FARELER VE İNSANLAR
FARELER VE İNSANLAR (İSTANBUL TEMAŞA TİYATROSU)
John Steinbeck'in aynı adlı kitabından oldukça başarılı ve kitaba sadık kalınarak uyarlanmış, gittiğime bir an bile pişman olmadığım harika bir dram.
'En iyi planları farelerin ve insanların
Sıkça ters gider...'
Robert Burns'un bir parçasını alıntıladığım bu şiir (to a mice), kitabın ismine ilham vermiş (of mice and men). Aynı zamanda oyunda da geçiyor ve bence en akılda kalıcı repliğini oluşturuyor. Kitap 1930'lu yıllarda yayınlanmış, yani Büyük Buhran zamanlarını anlatıyor. İki baş karakterimiz var Lennie Small (Murat Makar) ve George Milton (Murat Ilgar). Lennie, zihinsel problemleri olan, uzun boylu ve güçlü ama yumuşak şeylere dokunma takıntısı olan bir karakter. George ise zeki, sabırlı. Teyzesi ölmeden Lennie'yi ona emanet edince bir ikili oluşturuyorlar. Çiftliklerde çalışıyorlar, Lennie başlarını belaya sokunca da başka çiftlikler aramak zorunda kalıyorlar. Amaçları ortak hayalleri olan çiftlik için para biriktirmek. Son geldikleri çiftlikteki diğer karakterler kısaca şöyle:
Çifliğin sahibinin oğlu Currly (Soner Enmutlu) ve karısı Cindy (Merve Sevi): Cindy hayallerinden vazgeçip Currly ile evlenmiş bir karakter, çiftlikte çok sıkıldığı için diğer işçilerle gönül eğlendirerek vakit geçirmeye çalışıyor. Bu da Currly'i kıskançlık krizlerine sokarken, diğer işçilerin başına iş açıyor.
Diğer işçiler ise: Sözü geçen Slim (Ubeyd Ünal), Whit, melez kahya Crooks (ki melez olduğu için dışlanması üzerinden ırkçılık eleştirisi de yapılmakta), yaşlı ve tek kolunu iş kazasında kaybetmiş Candy (Cüneyt Vural) ve onun yaşlı köpeği.
Lennie çok özgün bir karakter. Tüylü ve yumuşak şeylere bir hassiyeti var. Farelere, tavşanlara, yavru köpeklere, ipek ve kadifeye... Başlarına her türlü belanın gelme sebebi de bu. Bu hayvanları sevmeye çalışırken hayvanlar onu ısırmaya çalışınca heyecanlanıp istemeden onları öldürüyor, ama sonra da çok üzülüyor. George ise hem Lennie'yle uğraşmaktan hem de sürekli başkaları için çalışmaktan yorgun gibi. İşte büyük buhran etkileri ve kapitalizm, amerikan rüyası gibi kavramların eleştirileri en net bu hayal üzerinden veriliyor. Öncelikle çiftlikte herkes yalnız ya da yalnızlık çekiyor. ikincisi bu ikilinin bir hayali var, oyunda başka kimsenin hayali yok ya da olanlar hayallerinden vazgeçmek zorunda kalmış. George ve Lennie'nin hayaliyse pek çok kişiyi heyecanlandırıyor. Bir çiftlik.. Kimse için çalışmadıkları, canları ne isterse onu ekip, yetiştirdikleri, kazandıkları parayla da nerede sirk nerede maç varsa istedikleri gibi gezdikleri, Lennie'nin sadece tavşanlara baktığı bir çiftlik. Bu hayale başkaları da ortak olmaya başlıyor, hayale adım adım yaklaşılırken olan bir olay her şeyi alt üst ediyor ve harika bir finalle son buluyor. Final çok vurucu olduğu için asla bozmak istemiyorum ancak Candy ve köpeği arasındaki ilişki dışındaki tek yakın ilişki Lennie ve George arasında olduğu için ben ikisi arasında çok bağlantı kurdum. Size de Candy ve köpeğinin ilişkisine dikkat etmenizi öneririm.
Bu 100 temel eserin de içine girmiş çok okunan bir kitap olduğundan pek çok farklı yorumu var. Çoğu kişi bunu bir dostluk hikayesi olarak değerlendiriyor, ben aynı fikirde değilim. Çünkü şöyle bir sahne var:
Slim: Lennie gibi biriyle neden birliktesin?
George: Teyzesi ölünce onu bana emanet etti.
George 'Çünkü onu seviyorum, o benim dostum' demiyor. (Belki de sadece yabancılara bu şekilde söylüyordur.) Aralarında kesinlikle hissedilen bir sevgi ve bağlılık var ancak buna dostluk hikayesi demek oyunu naif yorumlamak olur diye düşünüyorum. Kitap romantik bir tarzda yazılmamış, karakterler tamamen iyi ya da kötü değil, iyiler her zaman erdemli davranışlarda bulunup, kötüler sonunda cezalandırılmıyor. Kitap realist belki de naturalist tarzda, yani gerçekçi; herkesi ve her olayı hem iyi hem kötü yani insani yönleriyle anlatıyor. Bence insanın anlatıldığı yerlerde ilişkilerin doğası her zaman göründüğünden daha karmaşıktır, bu oyun da üstünde düşünülmeyi hak eden, derinlikli bir oyun.
Oyunda dekoru ve müzikleri çok başarılı buldum. Kostümleri daha o zamanlar Amerika'sına uygun isterdim.
Oyunculukları genel olarak başarılı bulmakla birlikte başrolü oynayan Murak Makar ve Murat Ilgar'ı ve Candy'i oynayan Cüneyt Ünal'ı özellikle beğendiğimi söylemek zorundayım. Murat Ilgar bence çok doğal ve çabasız bir performans sergiliyor. Ama en büyük alkışı bence Murat Makar hak ediyor, oyun boyunca sadece kendisini izleyebilirsiniz ve bir an bile rolünden kopmadığını, dikkatler başka oyuncuların üzerindeyken bile harika mimikler jestler yapmaya devam ettiğini yani rolüne harika oturduğunu görebilirsiniz. Sadece kendisini görmek bile her şeye değdi. Beni hayal kırıklığına uğratan Merve Sevi oldu, rolüne hiç oturmadığını düşünüyorum, oyunculuğu çok klişe ve başarısız geldi, daha iyisini beklerdim.
Küçük bir not: Oyun sonunda o tatlı mı tatlı köpeği okşayabilirsiniz :)
Küçük bir not daha: Bu kitabın aynı isimli 1992 yapımı bir filmi de var. Başrolleri John Malkovich ve Gary Sinise.
Oyun hakkında yorumlarınızı bekliyorum :)
John Steinbeck'in aynı adlı kitabından oldukça başarılı ve kitaba sadık kalınarak uyarlanmış, gittiğime bir an bile pişman olmadığım harika bir dram.
'En iyi planları farelerin ve insanların
Sıkça ters gider...'
Robert Burns'un bir parçasını alıntıladığım bu şiir (to a mice), kitabın ismine ilham vermiş (of mice and men). Aynı zamanda oyunda da geçiyor ve bence en akılda kalıcı repliğini oluşturuyor. Kitap 1930'lu yıllarda yayınlanmış, yani Büyük Buhran zamanlarını anlatıyor. İki baş karakterimiz var Lennie Small (Murat Makar) ve George Milton (Murat Ilgar). Lennie, zihinsel problemleri olan, uzun boylu ve güçlü ama yumuşak şeylere dokunma takıntısı olan bir karakter. George ise zeki, sabırlı. Teyzesi ölmeden Lennie'yi ona emanet edince bir ikili oluşturuyorlar. Çiftliklerde çalışıyorlar, Lennie başlarını belaya sokunca da başka çiftlikler aramak zorunda kalıyorlar. Amaçları ortak hayalleri olan çiftlik için para biriktirmek. Son geldikleri çiftlikteki diğer karakterler kısaca şöyle:
Çifliğin sahibinin oğlu Currly (Soner Enmutlu) ve karısı Cindy (Merve Sevi): Cindy hayallerinden vazgeçip Currly ile evlenmiş bir karakter, çiftlikte çok sıkıldığı için diğer işçilerle gönül eğlendirerek vakit geçirmeye çalışıyor. Bu da Currly'i kıskançlık krizlerine sokarken, diğer işçilerin başına iş açıyor.
Diğer işçiler ise: Sözü geçen Slim (Ubeyd Ünal), Whit, melez kahya Crooks (ki melez olduğu için dışlanması üzerinden ırkçılık eleştirisi de yapılmakta), yaşlı ve tek kolunu iş kazasında kaybetmiş Candy (Cüneyt Vural) ve onun yaşlı köpeği.
Lennie çok özgün bir karakter. Tüylü ve yumuşak şeylere bir hassiyeti var. Farelere, tavşanlara, yavru köpeklere, ipek ve kadifeye... Başlarına her türlü belanın gelme sebebi de bu. Bu hayvanları sevmeye çalışırken hayvanlar onu ısırmaya çalışınca heyecanlanıp istemeden onları öldürüyor, ama sonra da çok üzülüyor. George ise hem Lennie'yle uğraşmaktan hem de sürekli başkaları için çalışmaktan yorgun gibi. İşte büyük buhran etkileri ve kapitalizm, amerikan rüyası gibi kavramların eleştirileri en net bu hayal üzerinden veriliyor. Öncelikle çiftlikte herkes yalnız ya da yalnızlık çekiyor. ikincisi bu ikilinin bir hayali var, oyunda başka kimsenin hayali yok ya da olanlar hayallerinden vazgeçmek zorunda kalmış. George ve Lennie'nin hayaliyse pek çok kişiyi heyecanlandırıyor. Bir çiftlik.. Kimse için çalışmadıkları, canları ne isterse onu ekip, yetiştirdikleri, kazandıkları parayla da nerede sirk nerede maç varsa istedikleri gibi gezdikleri, Lennie'nin sadece tavşanlara baktığı bir çiftlik. Bu hayale başkaları da ortak olmaya başlıyor, hayale adım adım yaklaşılırken olan bir olay her şeyi alt üst ediyor ve harika bir finalle son buluyor. Final çok vurucu olduğu için asla bozmak istemiyorum ancak Candy ve köpeği arasındaki ilişki dışındaki tek yakın ilişki Lennie ve George arasında olduğu için ben ikisi arasında çok bağlantı kurdum. Size de Candy ve köpeğinin ilişkisine dikkat etmenizi öneririm.
Bu 100 temel eserin de içine girmiş çok okunan bir kitap olduğundan pek çok farklı yorumu var. Çoğu kişi bunu bir dostluk hikayesi olarak değerlendiriyor, ben aynı fikirde değilim. Çünkü şöyle bir sahne var:
Slim: Lennie gibi biriyle neden birliktesin?
George: Teyzesi ölünce onu bana emanet etti.
George 'Çünkü onu seviyorum, o benim dostum' demiyor. (Belki de sadece yabancılara bu şekilde söylüyordur.) Aralarında kesinlikle hissedilen bir sevgi ve bağlılık var ancak buna dostluk hikayesi demek oyunu naif yorumlamak olur diye düşünüyorum. Kitap romantik bir tarzda yazılmamış, karakterler tamamen iyi ya da kötü değil, iyiler her zaman erdemli davranışlarda bulunup, kötüler sonunda cezalandırılmıyor. Kitap realist belki de naturalist tarzda, yani gerçekçi; herkesi ve her olayı hem iyi hem kötü yani insani yönleriyle anlatıyor. Bence insanın anlatıldığı yerlerde ilişkilerin doğası her zaman göründüğünden daha karmaşıktır, bu oyun da üstünde düşünülmeyi hak eden, derinlikli bir oyun.
Oyunda dekoru ve müzikleri çok başarılı buldum. Kostümleri daha o zamanlar Amerika'sına uygun isterdim.
Oyunculukları genel olarak başarılı bulmakla birlikte başrolü oynayan Murak Makar ve Murat Ilgar'ı ve Candy'i oynayan Cüneyt Ünal'ı özellikle beğendiğimi söylemek zorundayım. Murat Ilgar bence çok doğal ve çabasız bir performans sergiliyor. Ama en büyük alkışı bence Murat Makar hak ediyor, oyun boyunca sadece kendisini izleyebilirsiniz ve bir an bile rolünden kopmadığını, dikkatler başka oyuncuların üzerindeyken bile harika mimikler jestler yapmaya devam ettiğini yani rolüne harika oturduğunu görebilirsiniz. Sadece kendisini görmek bile her şeye değdi. Beni hayal kırıklığına uğratan Merve Sevi oldu, rolüne hiç oturmadığını düşünüyorum, oyunculuğu çok klişe ve başarısız geldi, daha iyisini beklerdim.
Küçük bir not: Oyun sonunda o tatlı mı tatlı köpeği okşayabilirsiniz :)
Küçük bir not daha: Bu kitabın aynı isimli 1992 yapımı bir filmi de var. Başrolleri John Malkovich ve Gary Sinise.
Oyun hakkında yorumlarınızı bekliyorum :)
Yorumlar
Yorum Gönder