KİBARLIK BUDALASI

KİBARLIK BUDALASI (TİYATRO KEDİ)
Geçen kış annem Kibarlık Budalası oyununu devlet tiyatrolarında sahnelenirken göremediği için bu oyuna bilet almıştım. "Haldun Dormen de varmış, şimdi bu süper olur." demiştim. O günün öğle vaktine de İzmir devlet tiyatrolarından "Kurban" oyununu koymuştuk. 0 beklentiyle gittiğimiz o oyundan çok memnun ayrılırken, çok hevesle gittiğimiz Kibarlık Budalası'ndan hayal kırıklığıyla ayrıldık.

Oyunun eleştirisine başlamadan önce (biliyorsunuz eleştiri hem olumlu hem olumsuz olabilir.) bir tarih gezisi yapalım. 1600'lü yılların Fransa'sına gidelim. Osmanlı'nın gücünü hem kıskanan hem de ordusu Girit'te Osmanlılar tarafından hezimete uğratılan Fransa kralı 14. Louis, İstanbul elçisini geri çağırıyor. Osmanlı da "Bu Fransızlar elçiyi geri çekerek ne amaçlıyor?" diye düşünüp, Fransa Kralına bir mektupla sormaya karar veriyorlar. O zamalarda Osmanlı'nın Fransa'da elçisi yok, bu yüzden mektubu Süleyman Ağa götürüyor ama kendisi elçi olarak değil sadece mektup taşıyıcısı olarak gidiyor. Fransa kralı Süleyman Ağa'yı elçi sanıyor ve kendisini Turk usulü karşılıyor. (Türklerin altında kalmamak için tabi). Süleyman Ağa diyor ki ben bu mektubu sadece krala veririm. Kral da tamam huzuruma çıksın diyor. Ama Süleyman Ağa altın ipliğinden elbise giymiş. Kralın altta kalmaması için altından bir elbise hazırlanması lazım. Kral hazırlanıyor, Süleyman Ağa mektubu teslim ediyor. Onun elçi değil bir ulak olduğunu anlayan Kral'ın yüzü düşüyor. Bir de "Kralımızın elbisesini nasıl buldunuz?" sorusuna Süleyman Ağa "Padişahımızın selamlamaya çıktığı at bile daha süslü" diyince Kral alay konusu oluyor, özellikle de aralarında olmayı çok önemsediği asiller arasında. Bu yüzden Moliere'i çağırıp Türkleri aşağılayan bir oyun ısmarlıyor. Ortaya çıkan oyun Turkleri degil Kral'ı ve Fransa'yı eleştiriyor, gülünç gösteriyor. (Moliere'in de başı yanıyor tabi.)

Esprileri biraz yavan olsa da hala güncelliğini koruyan Kibarlık Budalası, orta sınıfa mensup ama zengin bir adam olan Mösyö Jourdain'in (Haldun Dormen), üst sınıfa yükselmek yani asillerin arasında olabilmek için yaptıkları çevresinde dönüyor. Hemen her şeyi yapmaya hazır, bunların çoğu da gülünç şeyler yani komedi öğeleri bunun üzerinden veriliyor. (Kendisine kıyafet ısmarladığı sahneyi 14. Loise ile karşılaştırmamak elde değil). Ona en çok yardım (!) eden (ve parasını yiyen) de asil Kont Dorante (Hakan Altıner). Sonradan görmelik, sahtekarlık, bencillik, çıkarcılık ne arasanız var. Madam Jourdain (Göksel Kortay) ise, eşini hem onu komik hale sokan asillik hayallerinden vazgeçirmeye hem de sürekli ödemediği borçlar alan Kont Dorante'ye karşı uyarmaya çalışıyor. Ne kadar başarılı oluyor, oyunun sonunda Kont'un başına neler geliyor..... Bunlar da benim söylemeyeceğim, sizin giderseniz ögrenebileceginiz olaylar :)

Oyun başlar başlamaz dekorun ne kadar zayıf olduğunu düşünmeye başladım, oyun ilerledikçe "Kostümler de ne özensiz." dedim. Oyunun İzmir devlet tiyatrosu tarafından sergilendiği zamanki resimlere baktım. Kostümler ve dekor bu oyuna kıyasla çok daha özenli, ihtişamlı ve o döneme uygunmuş.

Kostüm ve dekordaki özensiz hava oyunun bütününde mevcuttu. (Ne çok özen dedim değil mi? Çünkü bence bu oyunun sorunu bu, oyuna özenilmemiş) Sahne kullanımı ve ışıklandırma zayıftı. Konu güzel olsa da espriler güldürmedi. 88 yaşında hala sahneye çıkan Haldun Dormen'i eleştirmek değil, tebrik etmek gerekir; ancak sesinin bazı yerlerde duyulmadığını ve bazı sözcükleri çok hızlı ve birleştirerek söylediği için anlaşılmadığını da belirteyim. Oyunun rejisorü olarak hiç beğenmediğim Hakan Altıner'i sahnede beğendim. Göksel Kortay ise hayal kırıklığına uğratmayan, sahnede gördüğüme en çok sevindiğim kişi oldu .(Bak Ruşen amcanın oğlu Sedat'a :) Diğer genç oyuncuların hiçbirini beğenmedim, hepsi çok abartılı oynadı. Bu amatörlüğü 'lise piyeslerine' benziyordu diye anlatsam sanırım bundan çok daha özenli ve yetenekli iş çıkaran lise öğrencilerine ve pek çok başarılı amatör sanatçıya haksızlık etmiş olurum.

Pek çok kişi 2. perdeye kalmadı, kalanların bir kısmı da selamlamaya bile kalmadan çıktı. Salonun reaksiyonu oyun sırasında da düşüktü, sonunda da. Haldun Dormen'i görmek istiyorsanız gidebilirsiniz ama özel tiyatrolar pahalı. Merak ettiğiniz her oyunu görecek maddi gücünüz varsa harika ama yoksa ya da tiyatroya seyrek gidiyorsanız bu oyuna vereceğiniz parayla çok daha iyi oyunlar izleyebilirsiniz. Ben gittiğime pişman oldum, umarım bu Kibarlık Budalası'yla yollarım bir daha kesişirse daha 'özenli' bir yapımla karşılaşırım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İYİYİM (ANKARA DEVLET TİYATROSU )

ÜÇ KIZ KARDEŞ (HAYAL PERDESİ)

YEDİ KOCALI HÜRMÜZ (ANKARA DEVLET TİYATROSU)