ANNA KARENİNA (ANKARA DEVLET TİYATROSU)
ANNA KARENİNA (ANKARA DEVLET TİYATROSU)
Sonunda diyorum, sonunda! Devlet tiyatrolarının özlenen kalitesini hissettiren, farklı ve başarılı bir oyun.
Anna Karenina ne anlatıyor derseniz bu 800 sayfalık kitaptaki 7-8 ana karakterin ve onlarca yan karakterin psikolojileri ve birbiriyle ilişkileri derinlemesine veriliyor. Bu yüzden de Tolstoy'un ve dünya edebiyatının en önemli eserleri arasında gösteriliyor. Karakter derinliği, olay örgüsü, döneminin aynası olma özelliğini sonuna kadar yansıtması ve eleştirel yönüyle farklı ve dolu bir eser. Tolstoy'un sosyal yapı, kadının ve ailenin toplumdaki yeri, din, politika, eğitim, ekonomi gibi pek çok konuda çağını aşan fikirlerini ve gözlemlerini de kattığı kitabın ilk cümlesiyse "Mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendince bir mutsuzluğu vardır."
Oyunda yan karakterlerin hemen hiçbiri yok, dolayısıyla olaylar ana karakterlerin başından geçenlerin özet hali. Kısaca ben de özetlersem (zaten çok ünlü bir kitap olduğu için spoiler vermekten çekinmiyorum ki zaten istesem de ayrıntılı anlatamayacağım kadar uzun bir eser): Anna Karenina, istemeden evlendiği ama iyi kalpli ve ahlaklı biri olan Alexsey Aleksandroviç ve oğulları Seryosha ile St. Persburg'da yaşayan zarif ve saygıdeğer bir kadın. Kardeşi Stiva ise Doli ile evli ama oldukça çapkın bir adam. Stiva'nın sadakatsizliği Doli ile aralarını açınca Anna onları barıştırmak için yanlarına yani Moskova'ya gidiyor, burada Kont Vronski ile karşılaşıyor. Bu arada başka bir koldan da diğer aşk hikayesi devam ediyor. Konstantin Levin çiftlik hayatına ďüşkün bir asilzade ve Kiti'ye aşık, ancak evlilik teklifine hayır cevabı almasının bir nedeni var o da Kiti'nin ise Kont Vronski'ye aşık olması. Ama Kont Vronski Anna'ya aşık olup Kiti'yi reddedince Kiti ve Levinin hikayesi daha mutlu bir sona yol alacak ve romanın erdemli evliliğe örneğini oluşturacak. Romanın hem büyük bir aşk hem de ihanet ve yıkımla devam eden Vronski-Anna aşkı ise ikilinin (ama en çok Anna'nın) dışlanmasına, Anna'nın oğlunu kaybetmesine ve hayatı boyunca mutsuz olmasına neden olacak. Sonunda da afişteki trenin önüne atacak kendini.
Oyun öncesinde kitabı okumamıştım. Oyun bitinceyse hemen almak istedim. Kitabı okuduktan sonra tekrar gitmek ve oyunu bilen gözle izleyip daha iyi özümsemek, simgeselliğini daha iyi anlamak istedim. Anlamaya değer harika bir sanat dili olan bu oyunu çözmeye çalışmak çoğu izleyiciye zevk verecektir.
Gelgelelim oyunu takip etmek için kitabi okumak gerekmiyor. Karakterler arasındaki bağlantıları çözmek için biraz zamana ihtiyacınız olur bir de bazı simgesel anlatımları tam kavrayamazsanız, 800 sayfalık kitabın 2.5 saatlik özetini oynadıkları için olaylar hızlı akar hepsi bu. Gerçekten kitaptaki çoğu karakter özü korunarak aktarılmış, olaylarsa hızlı olup bitse de pek havada kalmıyor. Kitaptan geri kalan her şeyse olağanüstü bir reji yorumuyla sahnede sezdiriliyor ki buna ba-yıl-dım. Sadece göze kulağa değil, algılara da hitap eden oyunları ayrı seviyorum. Tiyatroda yeni yorumlar görmeyi seviyorum ancak örneğin 'Üç Kız Kardeş' oyunundaki gibi yapmaya çalışıp yapılamamışlıklar çok sık karşıma çıkıyor. Bu oyunsa alışılmışın dışındaki sahnelenme tarzıyla 'Bu iş böyle yapılır.' diyor, ağızda iyi bir tat bırakıyor. Bu gerçekten yaratıcı bir şey görmenin ve ona ortak olmanın verdiği saf heyecan. İpek Atagün Gezener çok özel bir oyun oluşturmuş. Örneğin Anna'nın ölüm sahnesi gördüğüm en estetik ölüm sahnelerinden biriydi.
Oyunu beğenmemin tek sebebi yaratıcı reji değil, sahnedeki hemen her şeyi sevdim. Dekor yok gibiydi ama aslında yine çok yaratıci bir şekilde vardı. Çok mekanlı bir metin olduğu ve mekanlar arası geçiş sürekli olduğu için her mekana ayrı ayrı dekor yapmak ve bunları sahnede sürekli degistirmek çok zor veolurdu. Bu yüzden mekan değişimini anlayacağınız ufak değişimlerle bu iş kotarılmış. Ufak değişim dediğim bazen dekorun hareketi, bazen ufak eklemeler, bazen ışık, bazense oyuncuların hareketleri.
Oyuncular demişken hepsini başarılı buldum ama başka bir kadroyla çok da başarılı olabileceği de aklımdan geçmedi değil. Yani süperlerdi de diyemiyorum ama oyunu başarılı taşıdılar. Ben mimiklerini pek seçemediğim bir uzaklıkta oturuyordum bu yüzden fikrim ikinci izleyişimde değişebilir.
Oyuncular kadar hatta belki daha çok dansçıları beğendim. Gerçekten profesyonel dans ettiler. Mdt'den izlediğim iki temsille kıyasladığımda senkron ve estetik olarak pek farklı değillerdi.
Hem dansçıların hem de karakterlerin kostümleri harikaydı. Göze güzel geldikleri kadar döneme de uygunlardı bence. Çok kostüm değişimi oldu. Hiçbirini de beğenmedim diyemem, ciddi bir emek verilmiş. Bununla ilgili ödül alsa çok yerinde olur.
Müzikler enfesti, oyunla uyumu çok iyiydi. Ekin Eti tarafından hazırlanmış, kendisinin diğer işlerine de dikkat edeceğim artık.
Seyir zevki baya yüksek bir oyun. Kapalı gişe oynuyor ve bunu hak ediyor, bilet kovalamaya değer. Ruhu besleyen 'sanat' arayanlar için nokta atışı bir oyun.
Sonunda diyorum, sonunda! Devlet tiyatrolarının özlenen kalitesini hissettiren, farklı ve başarılı bir oyun.
Anna Karenina ne anlatıyor derseniz bu 800 sayfalık kitaptaki 7-8 ana karakterin ve onlarca yan karakterin psikolojileri ve birbiriyle ilişkileri derinlemesine veriliyor. Bu yüzden de Tolstoy'un ve dünya edebiyatının en önemli eserleri arasında gösteriliyor. Karakter derinliği, olay örgüsü, döneminin aynası olma özelliğini sonuna kadar yansıtması ve eleştirel yönüyle farklı ve dolu bir eser. Tolstoy'un sosyal yapı, kadının ve ailenin toplumdaki yeri, din, politika, eğitim, ekonomi gibi pek çok konuda çağını aşan fikirlerini ve gözlemlerini de kattığı kitabın ilk cümlesiyse "Mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz aileninse kendince bir mutsuzluğu vardır."
![]() |
Stiva ve Doli |
![]() |
Anna ve kocası Alexey |
![]() |
Kiti ve Lenin |
Oyun öncesinde kitabı okumamıştım. Oyun bitinceyse hemen almak istedim. Kitabı okuduktan sonra tekrar gitmek ve oyunu bilen gözle izleyip daha iyi özümsemek, simgeselliğini daha iyi anlamak istedim. Anlamaya değer harika bir sanat dili olan bu oyunu çözmeye çalışmak çoğu izleyiciye zevk verecektir.
![]() |
Anna ve Kont Vronski |
Oyunu beğenmemin tek sebebi yaratıcı reji değil, sahnedeki hemen her şeyi sevdim. Dekor yok gibiydi ama aslında yine çok yaratıci bir şekilde vardı. Çok mekanlı bir metin olduğu ve mekanlar arası geçiş sürekli olduğu için her mekana ayrı ayrı dekor yapmak ve bunları sahnede sürekli degistirmek çok zor veolurdu. Bu yüzden mekan değişimini anlayacağınız ufak değişimlerle bu iş kotarılmış. Ufak değişim dediğim bazen dekorun hareketi, bazen ufak eklemeler, bazen ışık, bazense oyuncuların hareketleri.
Oyuncular demişken hepsini başarılı buldum ama başka bir kadroyla çok da başarılı olabileceği de aklımdan geçmedi değil. Yani süperlerdi de diyemiyorum ama oyunu başarılı taşıdılar. Ben mimiklerini pek seçemediğim bir uzaklıkta oturuyordum bu yüzden fikrim ikinci izleyişimde değişebilir.
Oyuncular kadar hatta belki daha çok dansçıları beğendim. Gerçekten profesyonel dans ettiler. Mdt'den izlediğim iki temsille kıyasladığımda senkron ve estetik olarak pek farklı değillerdi.
Hem dansçıların hem de karakterlerin kostümleri harikaydı. Göze güzel geldikleri kadar döneme de uygunlardı bence. Çok kostüm değişimi oldu. Hiçbirini de beğenmedim diyemem, ciddi bir emek verilmiş. Bununla ilgili ödül alsa çok yerinde olur.
Müzikler enfesti, oyunla uyumu çok iyiydi. Ekin Eti tarafından hazırlanmış, kendisinin diğer işlerine de dikkat edeceğim artık.
Seyir zevki baya yüksek bir oyun. Kapalı gişe oynuyor ve bunu hak ediyor, bilet kovalamaya değer. Ruhu besleyen 'sanat' arayanlar için nokta atışı bir oyun.
Yorumlar
Yorum Gönder