ÖDENMEYECEK ÖDEMİYORUZ (ANKARA SANAT TİYATROSU)
ÖDENMEYECEK ÖDEMİYORUZ (ANKARA SANAT TİYATROSU)
Ankara Sanat Tiyatrosu'ndan izlediğim ilk oyun Ödenmeyecek Ödemiyoruz. (Ama yazısını geç tamamladım.)
İlk kez gittiğim bu tiyatroyu çok beğendim. Ulaşım açısından çok rahat bir yerde olması bir avantaj. İçerisi bana çok sıcak bir ortam sundu. Vestiyer yok, askılara eşyanızı kendiniz asıyorsunuz. Kafe çok uygun fiyatlı, oyunun öncesinde ya da oyun aralarında ev yapımı kek-çay ikilisine bir şans verebilirsiniz.
Tiyatronun içiyse koltuk aralarının dar olmasıyla özellikle giriş çıkışlarda baya tıkanıyor. En ön sıra neredeyse sahneyle bitişik, oyunun iyice içinde gibi hissettiriyor. Devlet tiyatrolarında bile birkaç koltuk boş görürdüm, ama burada salon tam doluydu.
Ankara Sanat Tiyatrosu'nun muhalif ve kapitalist düzen karşıtı duruşuna mükemmel uyan, Nobel ödüllü Dario Fo'nun yazdığı oyunda, her şey zamlanmış ve zaten yoksul hayat yaşayan insanların alım gücünün çok üstüne çıkmış. Onlar da süpermarket önünde eski fiyattan almak için toplanmışlar. Süpermarket müdürünün karşı koymasıyla olay eski fiyattan verirsiniz ya da biz istediğimizi para vermeden alırıza dönmüş. Sonunda gerçekten de tüm süpermarketin yağmalanması ve müdürün darp edilmesine giden durumda, kimileri aldıklarının bir kısmını ödemiş kimisi de hiç ödememiş. Biz bu hikayeyi orada bulunanlardan ve torba torba ürünle dönen Antonia'nın, arkadaşı Margherita'ya anlattıklarından öğreniyoruz. Hatta bir kısmını Margherita'ya da veriyor. Ama bir sorun var, ikisinin de kocası (Giovanni ve Luigi) bu 'hırsızlık' durumdan rahatsız olacak hatta malları geri götürmek isteyecektir. Onlar ürünleri saklamanın yollarını ararken ikinci bir sorun başlayacak: Ürünleri arayan polisler.
Ürünleri bir yandan polislerden bir yandan kocalarından kaçırmaya çalışırken yaşananlar karamizah dolu bir dram. Antonia nasıl bir çaresizlik ve aceleyle raflara koştuysa marketten köpek maması, kuş darısı, tavşan kafası konservesi gibi hayvan yemekleri de almış. Tüm ürünleri saklıyor ama onlar ortada kalıyor, eve gelen kocası Giovanni de bunları görüyor tabi. Çok açım diyen kocasına "Bunlar çok güzelmiş diye duydum, bak kuş darısını tavşan kafasıyla çorba yapınca harika oluyormuş." demesi, sonra da acıkan Giovanni'nin gerçekten bunları yemesi (hatta "Baya güzelmiş." bile demesi.) o yoksullukta insanların adeta hayvan gibi yaşadığını mizahi bir yolla sezdiriyor.
Giovanni çat kapı gelince ürünleri aceleyle paltosunun altına saklayan Margerita için Antonia hemen bir hamilelik yalanı söylüyor ve sonrasında pratik zekasıyla söylediği diğer yalanlar oyunu absürd bir komediye yaklaştırıyor, ama bazen de oyunun akmayan, yoran kısımlarını oluşturuyor.
Ürünleri aramaya gelen polisler demiştim, 2 çeşit polis göreceğiz: Biri mali polis şefi. Evde Giovanni ile yaptığı konuşma, Giovanni gibi her durumda devleti yönetenlerin kararlarına ne olursa olsun saygılı, kanunlar yanlış/adaletsiz/onları korumayan tarzda da olsa onlara uymaya azami önem gösteren bir karakterin bile bazı şeyleri sorgulamasına neden olacak. Hemen ardından eve giren Onbaşı ise 'hırsızları' yakalamak için gözünü dört açan bir karakter ve Giovanni'nin evinde çalıntı mal olduğuna emin. Oyun süresinde bu üçlü tekrar karşılaştığında Giovanni karakter dönüşümünü tamamlamış olacak.
Doğru ya da yanlış tektir bazıları için ama hayatta gri bölgeler de vardır. Bazen eylem yanlış olsa da içinde bulunan koşullar onu gri bölgeye taşır ve bazıları için doğru olabilir, bu da bizim toplumsal ahlak anlayışımızı zorlar. Oyun Giovanni'yle birlikte bizi de zorluyor bu konuda, Giovanni'yle biz de sistemi sorguluyoruz. Giovanni aptal bir karakter değil, sıkı ahlak kuralları ve prensipleri olan iyi bir karakter. Sürekli doğru olanı seçmek, onu hiç düşünmeyen ve emeğinin üstünde oturanları iyi niyetle savunmak, sürekli kendinden vermek.... Sonucu aç bir mide, sefil bir hayat. Hep de onurlu kalınabilir mi? Birileri hakkınızı zorla gasp ediyorsa nereye kadar siz de zor kullanarak cevap verebilirsiniz? Adaletin ibresi yanlışı gösteriyorsa kendi adaletinizi yaratmanın sınırını ne koyacak? Vicdan mı? Bunların cevapları sizin için çok net olabilir ama bu oyundaki gibi koşullarda yaşayanlar için en temel toplum ahlak ya da adalet kuralları bile gri bir bölgeye düşebiliyor. Yaşamadan deneyimlettiren, empati yaptıran bir oyun, bu yüzden başarılı. Bir yanda komedi kahkaha giderken aslında büyük bir çatışmanın ortasında olduğumuzu da unutabiliyoruz tıpkı gerçek hayatlarımızın güvenli sınırlarında başkalarının hayatlarına duyarsızlaştığımız gibi.
Antonia ve Margeritha oyun boyunca poşetleri güvenli bir yere götürmeye çalışacaklar ve sonunda başardıklarında yeni bir sorunları olacak, ama o oyuna kalsın.
Açıkçası talihsiz olayların çözülmesini beklemeyi sevmem, bu arada olan olaylar bana komik gelmez. Bu oyunda da yoksulluğa mahkum edilmenin oluşturduğu çaresizlikle yaptıklarının cezasını çekiyorlar, hem de aynı suçu daha farklı sosyoekonomik düzeyde biri işlediğinde yanına kar kalıyorken. Olaylardaki trajikomiklikte ben trajik kısmı daha çok düşündüm. Yer yer güldüm ama oyuncuların esprilerine ve espriyi yapış biçimlerine güldüm. Mesajı çok güzel ama keşke daha farklı bir mizahı olsaydı, biraz yavan olmuş bu derken olaylar çözüldü, endişe veren sorunlar sona erdi. Oyunun biteceğini anladım, finali bekledim. Final müthişti, oyunun değerini esas gösteren bölümdü.
SPOİLER SPOİLER SPOİLER
Giovanni seyirciye bakarak "Siz bugün bize güldünüz ama biz hiç olmadığımız kadar ciddiydik." dedi. O zamana kadar gülen oyuncular da çok ciddi görünüyorlardı. Devam etti Giovanni "Biz işçi takımının kıçı yere yakındır ama sizi uyarıyoruz bir gün dizlerimizin üstünden ayağa...." ayağa kalkmaya başlarken Mali polis şefi birden sahneye girip onu vurup gitti. Diğer karakterlerin feryatları arasında perde kapandı. Bense kanım donmuş halde kalakaldım, içimden ağlamak geldi.
SPOİLER SPOİLER SPOİLER
Oyundaki dekor esas olarak Giovanni ve Antonia'nın evi. Ev atmosferi oluşturulmuş, hem de bu ev karakterlerin yoksulluğuyla uyumlu bir ev. Kostümler de erkeklerin işçi olduğunu vurgulayan tulumlar ve yine yoksulluklarını bize unutturmayan sararmış trençkotlar, tiftik tiftik olmuş etekler. Yani özen kokuyor. Aralarda ve oyun içinde verilen müzikler oyunun trajıkomik yönüne uygun, tempoyu da yükseltiyor. Oyunun perdesi bile oyuna özgü bir perdeydi!
Giovanni'ye hayat veren Hakan Güven olgun oyunculuğuyla karakterin dönüşümü çok iyi yansıttı. Luigi rolünde Mehmet Ulusoy da beğendiğim oyunculardandı. Aslında tüm oyuncular iyiydi, sadece Nalan Demirel'in ses tonu yordu. Oyunun yıldızı ise Bülent Yıldıran. Mali polis şefi, onbaşı ve anlatmadığım iki karakter olan büyükbaba ve mezarcı dahil 4 karaktere ustalığını konuşturarak mü-kem-mel bir performansla hayat veriyor. (Bu 4 karakteri aynı oyuncunun oynaması metnin bir özelliği) Ses tonu karizmatik Mali polise çok iyi giderken bir sonraki sahnede onbaşı olduğunda bambaşka bir hale bürünüyor. Karakterlerinin ötesinde çabasız bir komedi yaratıyor. Seyirciden de en büyük reaksiyounu alan kişiydi. Kendisini sahnede tekrar izlemek isterim.
Basit bir eğlencelik gibi duran oyun üstünde düşündükçe açılıyor ve bizi hala güncel sorunlarla baş başa bırakıyor. Anlatamayacağım (çünkü anlatırsam yazının sonsuza yakınsar uzunluklara ulaşacağı) nice detay ve olay var. Bu yüzden görülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ankara Sanat Tiyatrosu'ndan izlediğim ilk oyun Ödenmeyecek Ödemiyoruz. (Ama yazısını geç tamamladım.)
İlk kez gittiğim bu tiyatroyu çok beğendim. Ulaşım açısından çok rahat bir yerde olması bir avantaj. İçerisi bana çok sıcak bir ortam sundu. Vestiyer yok, askılara eşyanızı kendiniz asıyorsunuz. Kafe çok uygun fiyatlı, oyunun öncesinde ya da oyun aralarında ev yapımı kek-çay ikilisine bir şans verebilirsiniz.
Tiyatronun içiyse koltuk aralarının dar olmasıyla özellikle giriş çıkışlarda baya tıkanıyor. En ön sıra neredeyse sahneyle bitişik, oyunun iyice içinde gibi hissettiriyor. Devlet tiyatrolarında bile birkaç koltuk boş görürdüm, ama burada salon tam doluydu.
Ankara Sanat Tiyatrosu'nun muhalif ve kapitalist düzen karşıtı duruşuna mükemmel uyan, Nobel ödüllü Dario Fo'nun yazdığı oyunda, her şey zamlanmış ve zaten yoksul hayat yaşayan insanların alım gücünün çok üstüne çıkmış. Onlar da süpermarket önünde eski fiyattan almak için toplanmışlar. Süpermarket müdürünün karşı koymasıyla olay eski fiyattan verirsiniz ya da biz istediğimizi para vermeden alırıza dönmüş. Sonunda gerçekten de tüm süpermarketin yağmalanması ve müdürün darp edilmesine giden durumda, kimileri aldıklarının bir kısmını ödemiş kimisi de hiç ödememiş. Biz bu hikayeyi orada bulunanlardan ve torba torba ürünle dönen Antonia'nın, arkadaşı Margherita'ya anlattıklarından öğreniyoruz. Hatta bir kısmını Margherita'ya da veriyor. Ama bir sorun var, ikisinin de kocası (Giovanni ve Luigi) bu 'hırsızlık' durumdan rahatsız olacak hatta malları geri götürmek isteyecektir. Onlar ürünleri saklamanın yollarını ararken ikinci bir sorun başlayacak: Ürünleri arayan polisler.
Ürünleri bir yandan polislerden bir yandan kocalarından kaçırmaya çalışırken yaşananlar karamizah dolu bir dram. Antonia nasıl bir çaresizlik ve aceleyle raflara koştuysa marketten köpek maması, kuş darısı, tavşan kafası konservesi gibi hayvan yemekleri de almış. Tüm ürünleri saklıyor ama onlar ortada kalıyor, eve gelen kocası Giovanni de bunları görüyor tabi. Çok açım diyen kocasına "Bunlar çok güzelmiş diye duydum, bak kuş darısını tavşan kafasıyla çorba yapınca harika oluyormuş." demesi, sonra da acıkan Giovanni'nin gerçekten bunları yemesi (hatta "Baya güzelmiş." bile demesi.) o yoksullukta insanların adeta hayvan gibi yaşadığını mizahi bir yolla sezdiriyor.
Giovanni çat kapı gelince ürünleri aceleyle paltosunun altına saklayan Margerita için Antonia hemen bir hamilelik yalanı söylüyor ve sonrasında pratik zekasıyla söylediği diğer yalanlar oyunu absürd bir komediye yaklaştırıyor, ama bazen de oyunun akmayan, yoran kısımlarını oluşturuyor.
Ürünleri aramaya gelen polisler demiştim, 2 çeşit polis göreceğiz: Biri mali polis şefi. Evde Giovanni ile yaptığı konuşma, Giovanni gibi her durumda devleti yönetenlerin kararlarına ne olursa olsun saygılı, kanunlar yanlış/adaletsiz/onları korumayan tarzda da olsa onlara uymaya azami önem gösteren bir karakterin bile bazı şeyleri sorgulamasına neden olacak. Hemen ardından eve giren Onbaşı ise 'hırsızları' yakalamak için gözünü dört açan bir karakter ve Giovanni'nin evinde çalıntı mal olduğuna emin. Oyun süresinde bu üçlü tekrar karşılaştığında Giovanni karakter dönüşümünü tamamlamış olacak.
Doğru ya da yanlış tektir bazıları için ama hayatta gri bölgeler de vardır. Bazen eylem yanlış olsa da içinde bulunan koşullar onu gri bölgeye taşır ve bazıları için doğru olabilir, bu da bizim toplumsal ahlak anlayışımızı zorlar. Oyun Giovanni'yle birlikte bizi de zorluyor bu konuda, Giovanni'yle biz de sistemi sorguluyoruz. Giovanni aptal bir karakter değil, sıkı ahlak kuralları ve prensipleri olan iyi bir karakter. Sürekli doğru olanı seçmek, onu hiç düşünmeyen ve emeğinin üstünde oturanları iyi niyetle savunmak, sürekli kendinden vermek.... Sonucu aç bir mide, sefil bir hayat. Hep de onurlu kalınabilir mi? Birileri hakkınızı zorla gasp ediyorsa nereye kadar siz de zor kullanarak cevap verebilirsiniz? Adaletin ibresi yanlışı gösteriyorsa kendi adaletinizi yaratmanın sınırını ne koyacak? Vicdan mı? Bunların cevapları sizin için çok net olabilir ama bu oyundaki gibi koşullarda yaşayanlar için en temel toplum ahlak ya da adalet kuralları bile gri bir bölgeye düşebiliyor. Yaşamadan deneyimlettiren, empati yaptıran bir oyun, bu yüzden başarılı. Bir yanda komedi kahkaha giderken aslında büyük bir çatışmanın ortasında olduğumuzu da unutabiliyoruz tıpkı gerçek hayatlarımızın güvenli sınırlarında başkalarının hayatlarına duyarsızlaştığımız gibi.
Antonia ve Margeritha oyun boyunca poşetleri güvenli bir yere götürmeye çalışacaklar ve sonunda başardıklarında yeni bir sorunları olacak, ama o oyuna kalsın.
Açıkçası talihsiz olayların çözülmesini beklemeyi sevmem, bu arada olan olaylar bana komik gelmez. Bu oyunda da yoksulluğa mahkum edilmenin oluşturduğu çaresizlikle yaptıklarının cezasını çekiyorlar, hem de aynı suçu daha farklı sosyoekonomik düzeyde biri işlediğinde yanına kar kalıyorken. Olaylardaki trajikomiklikte ben trajik kısmı daha çok düşündüm. Yer yer güldüm ama oyuncuların esprilerine ve espriyi yapış biçimlerine güldüm. Mesajı çok güzel ama keşke daha farklı bir mizahı olsaydı, biraz yavan olmuş bu derken olaylar çözüldü, endişe veren sorunlar sona erdi. Oyunun biteceğini anladım, finali bekledim. Final müthişti, oyunun değerini esas gösteren bölümdü.
SPOİLER SPOİLER SPOİLER
Giovanni seyirciye bakarak "Siz bugün bize güldünüz ama biz hiç olmadığımız kadar ciddiydik." dedi. O zamana kadar gülen oyuncular da çok ciddi görünüyorlardı. Devam etti Giovanni "Biz işçi takımının kıçı yere yakındır ama sizi uyarıyoruz bir gün dizlerimizin üstünden ayağa...." ayağa kalkmaya başlarken Mali polis şefi birden sahneye girip onu vurup gitti. Diğer karakterlerin feryatları arasında perde kapandı. Bense kanım donmuş halde kalakaldım, içimden ağlamak geldi.
SPOİLER SPOİLER SPOİLER
Oyundaki dekor esas olarak Giovanni ve Antonia'nın evi. Ev atmosferi oluşturulmuş, hem de bu ev karakterlerin yoksulluğuyla uyumlu bir ev. Kostümler de erkeklerin işçi olduğunu vurgulayan tulumlar ve yine yoksulluklarını bize unutturmayan sararmış trençkotlar, tiftik tiftik olmuş etekler. Yani özen kokuyor. Aralarda ve oyun içinde verilen müzikler oyunun trajıkomik yönüne uygun, tempoyu da yükseltiyor. Oyunun perdesi bile oyuna özgü bir perdeydi!
Giovanni'ye hayat veren Hakan Güven olgun oyunculuğuyla karakterin dönüşümü çok iyi yansıttı. Luigi rolünde Mehmet Ulusoy da beğendiğim oyunculardandı. Aslında tüm oyuncular iyiydi, sadece Nalan Demirel'in ses tonu yordu. Oyunun yıldızı ise Bülent Yıldıran. Mali polis şefi, onbaşı ve anlatmadığım iki karakter olan büyükbaba ve mezarcı dahil 4 karaktere ustalığını konuşturarak mü-kem-mel bir performansla hayat veriyor. (Bu 4 karakteri aynı oyuncunun oynaması metnin bir özelliği) Ses tonu karizmatik Mali polise çok iyi giderken bir sonraki sahnede onbaşı olduğunda bambaşka bir hale bürünüyor. Karakterlerinin ötesinde çabasız bir komedi yaratıyor. Seyirciden de en büyük reaksiyounu alan kişiydi. Kendisini sahnede tekrar izlemek isterim.
Basit bir eğlencelik gibi duran oyun üstünde düşündükçe açılıyor ve bizi hala güncel sorunlarla baş başa bırakıyor. Anlatamayacağım (çünkü anlatırsam yazının sonsuza yakınsar uzunluklara ulaşacağı) nice detay ve olay var. Bu yüzden görülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yorumlar
Yorum Gönder