MUHTEŞEM DİVA (ANKARA DEVLET TİYATROSU)

MUHTEŞEM DİVA (ANKARA DEVLET TİYATROSU)

Bu yılın yeni oyunlarından Muhteşem Diva'yı geçtiğimiz cumartesi izledim, yazmakta bu kadar gecikme sebebim hem yazacaklarımı toplamak hem de oyunun bana yazma hevesi vermemiş olması.

Florence Foster
Jenkins
Oyun Florence Foster Jenkins'in gerçek hayat hikayesinden bir kesit sunuyor. Bu ilginç sanatçıyı biraz tanıyalım: Amerikalı ünlü bir bankacının kızı olarak 1868'de doğmuş,  küçük yaşlarda piyano eğitimi alarak müziğe atılmış.  Büyüdükçe şarkı söylemek isteyen Florence'a babası kızların yeri evdir diyerek karşı çıkınca o da doktor Frank Jenkins ile kaçarak evlenmiş. Eşinden frengi kapınca ondan boşanmış, bir süre piyano çalarak idare etmiş. Bu dönemde St.Clair Bayfield ile tanışmış ve New york'ta birlikte yasamaya başlamışlar. Babasının ölümüyle kendisine kalan yüklü miras ise onun özgürce şarkı söylemesini sağlamış. Bayfield'ın menajerliğinde konserler vermeye başlamış, pek çok klüp kurmuş ve New york sosyetesinin bir üyesi olmuş.

Jenkins'in hayatını ilginç yapan şarkı söyleme tutkusuna rağmen, müzik kulağı ve yeteneğinin olmaması. Söyleyebileceğinin çok üstünde zor parçalar seçen Jenkins, eleştirilere hiç aldırmamış, plak kayıtları yapmaya devam etmiş, konserlerinde gülenleri, beğenmeyenleri kıskançlığa yormuş. Ünlü cümlesi de "Benim şarkı söyleyemediğimi söyleyebilirler ama şarkı söylemediğimi söyleyemezler."

Jenkins ve Cosme Mcmoon
Oyun gerçek hayatta da uzun yıllar birlikte çalıştığı Cosme Mcmoon'un, Jenkins'in evine iş görüşmesine gitmesiyle başlıyor. Sonra Jenkins'in hayatındaki belli başlı ilginç olayı da kapsayarak devam ediyor. Örneğin, bir taksi kazasından sonra attığı çığlıkla sesinin açıldığını, önceden çıkaramadığı fa noktasını çıkarabilir hale geldiğini düşündüğü için taksiciye puro hediye etmiş. Ya da şarkıcılık yeteneği eleştirilse de çok ünlü bir gösteri merkezi olan Carnegie Hall'de vereceği 3000 kişilik konser dolup taşmış, bazıları da kapıda kalmış. Tüm bu anlattıklarımı ve daha fazlasını oyunda görebilirsiniz.

Oyundaki Jenkins ve Mcmoon


Bu şahsına münhasır kişiliği Miraç Eronat mükemmel canlandırıyor, zaten kendisinden daha azını beklemezdim. Onu en son "Bernalda Alba'nın Evi'nde izlemiştim hem de tam önümde oynamıştı. (Oradaki rolü onun oyunculuk yeteneğini daha çok öne çıkarmıştı.) Cosme Mcmoon'u canlandıran Özgür Deniz Kaya daha yeni mezun bir sanatçı ama diğer oyuncuların karşısında hiç ezilmiyor. St Clair rolünde Cevat Duman'ın sadece sesi bile yetiyor. Zayıf halkalardan biri olan İspanyol hizmetçi çok klişe bir karakter olmuş ve bazı hareketleri çok abartılı (komik olsun diye kasıtlı yapıldığı belli) tüm oyun boyunca İspanyolca konuşmasını beğendim ama.


 Jenkins' i canlandıran
Miraç Eronat



Dekoru zayıf, kostümlere de eh işte diyorum (2. perdede süper kostümler var ama genel olarak eh) müzik ise Jenkins' in sesinden :)

Oyunun bir mesajı var mı? Evet. Kim ne derse desin hayallerinizin peşinde koşun, pes etmeyin diyor. Pes etmeyelim de kendimizi de biraz bilelim değil mi? Oyun sırasında sık sık tamam belki Jenkins sesinin kötü olduğunu fark etmiyor (ya da kabul etmek istemiyor) ama çevresindekiler ona neden "Olağanüstü söyledin." diye destek veriyor diye düşündüm. Onu sevdikleri için mi? Onlar da mı duymuyor? Yoksa hayallerinizi gerçekleştirirken iyi ya da kötü yapmanız önemli olmadığı için mi? Sonuncu soruma cevabınız evetse o zaman Jenkins onu gerçeklerle yüzleştirecek her şeyden neden kaçıyor? Aslında bunların cevapları var, mesela St Clair'in müzik eleştirmenlerini satın alarak iyi eleştiriler yazdırması gibi gerçekler var ama bunlardan oyunda bahsedilmiyor ve siz kafanızda bazı sorularla kalıyorsunuz. Yan karakterlerin işlenişi de zayıf olunca bazı sahneler hepten havada kalıyor. (Mesela Jenkins ve St.Clair arasındaki ilişkinin net verilmemesi, St.Clair'i Jenkins'i aldatan zampara gibi gösteriyor.)

Yine bir komedi oyunu ve ben yine pek gülmedim evet salonda bazı izleyiciler çok eğlendi. Yine de tüm oyunu yüzümde tebessümle izledim, sebebi de Miraç Eronat'ın çok sempatik bir karakter yaratmış olması. Aslında Jenkins her ne kadar kendini bilmese de, yaptığı işe tutkusu, hevesi, kendisiyle barışık hali ve hayallerinin peşinden gitme cesaretiyle şeytan tüyü olan bir karakter. Peter Quilter'ın yazdığı oyun 2005 yılındaki prömiyerinden beri 38 ülkede sahnelemiş,  Brodway versiyonu da Tony ödüllerine aday olmuş. Görüldüğü gibi ilgi çekmiş bir metin ama sanırım sahnelenmesindeki bazı abartılar ve bahsettiğim zayıf kısımlar oyunu daha çok beğenmeme engel oldu.

Yazıyı yine Jenkins' in hayatından bir bilgiyle bitireyim. Carnegie Hall'deki konserinden 1 ay sonra, 76 yaşındayken hayata veda etmiş, sebebinin de kocasından kaptığı frengi olduğu söyleniyor. Hatta frenginin sinir sistemini tutması belli frekanslardaki seslere karşı duyma kaybı yaratmış olabilir de deniyor.


OYUN DIŞI NOT: Jenkins'in hayatı pek çok esere konu olmuş,  bunlardan sonuncusu da Merly Streep'in başrolünü oynadığı 'Florence'. Bu filmde Jenkins' in hayatına dair daha çok detay bulabilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İYİYİM (ANKARA DEVLET TİYATROSU )

ÜÇ KIZ KARDEŞ (HAYAL PERDESİ)

YEDİ KOCALI HÜRMÜZ (ANKARA DEVLET TİYATROSU)