TROAS (TEATR ANDREA)

TROAS (Teatr Andrea)

22. Uluslarası Tiyatro Festivali kapsamında izlediğim bu oyunu tanımlamak, yorumlamak benim için zor. Öncesinde okuduğum birkaç yorumla büyük beklentiyle gitmiştim, ama oyun genel olarak bana olmamışlık hissi verdi.

Troas şu an Çanakkale sınırlarında bir antik kent. Oyunda 'Troas düştü." demelerinden ve 'Hades'in diyarından seslenmelerinden' anlıyorum ki sahnedekiler Troas'taki bir savaşta ölmüş kişiler. Biri yaşlı, biri daha genç, biri ise 10 yaşında çocuk. İsimleri de afişte: Hector, Priamos, Astyanax. Hepsi savaşla ilgili ve erkek olmanın anlamıyla ilgili bir sorgulama yapıyor.

Yaşlı olan (Kerem Karaboğa) sahneye çıkıyor, üstünde hepsinde ortak olan beyaz bir kostüm var, bu kostüm onların kefeni. Oyunun tek dekoru olan küvetten kanlı bir ceket çıkarıyor. Ceketi sırtına atar atmaz, savaşın acıyla bittiğini ama acının savaşı bitiremediğini, savaş sayesinde insanlara katlanabildiğini ve daha fazlasını anlatmaya başlıyor. Bu arada hoparlörden belki Hades, belki şeytan, belki kendi iç sesi, kendi deliliği konuşuyor onunla. Çok güçlü bir giriş bu.

Oyun ilerliyor, diğer daha genç karakterimiz çıkıyor (Salih Usta). Erkek olmanın ne demek olduğunu sorguluyor. Savaş sayesinde erkek olmuş, savaş yüzünden de yok olmuş. Bu arada her yerden her kalkmaya çalıştığında kendini yerde buluyor. Arkadaşım bunu 'Sağa dönuyor sağdakinden, sola dönuyor soldakinden tokat yiyor.' şeklinde yorumladı.

Sonra 10 yaşında çocuk karakteri çıkıyor (Cem Üzümoğlu),  sadece oyuncak silahla oynayabilmiş, daha hiç gerçek bir silaha dokunamadan, savaşamadan ölmüş. Ölmesem nasıl bir savaşçı erkek olurdum diye düşünüyor. Sonra o da küvete gidiyor, kanlı ceketi giyiyor ve baştaki yaşlı karakterin repliklerini söylüyor.  Diğer sahnede Kerem Karaboğa, Salih Usta'nın erkek olmakla ilgili repliklerini söylüyor. Sonra da Salih Usta, 10 yaşında bir çocuk oluyor. Yani karakterler birbiri içine geçiyor. Bir de bu replik döngüsü savaşında hiç değişmeden tekrar ettiğini de gösteriyor olabilir.

Bir sahnede ufak bir kız çocuğu (Ayça Güler) kanlı küvette yelkenli gemisini yüzdürüyor, arkada savaş sesleri. Bu sahne benim yorum yeteneğimin üstünde bir sezgisellik barındırıyor, herkes farklı anlam yükleyebilir. Bence ölüler dünyasında geçen oyunda hayatı temsil ediyordu ama yine savaşın gölgesinde bir hayat.

Troas savaş karşıtı bir oyun, söyleyecek sözleri olan bir oyun. Ama bu sözleri daha dolu bir metinle söylemesini isterdim. Karakterlerin iç içe geçişi, savaşın döngüsü... Bunları oyunculara aynı replikleri söyleterek aktarmak bence işin kolayına kaçmak. Her karaktere ayrı hikaye yaratılırdı, farklı replik yazılırdı ama özü aynı olurdu, biz yine karakterlerin iç içe olduğunu, savaşın değişmediğini, savaşın kötülüklerini anlardık. Erkek olmanın zorluklarını, toplumun erkek kavramına yüklediği değerleri ve bunun erkeklere getirdiklerini de sorgulardık. Aslında malzeme, fikir çok güzel ama olmamış hissettiriyor. Bir kere oyun çok kısa 45 dakika bile sürmedi, çünkü zaman dolduracak bir metin oluşturulmamış. Dokunmak istediği konuya dokunan ama çok da derine inmeyen, bence özensiz metin. Karakterleri, yeri, zamanı bile tam tanıtmıyor, izleyiciyi yalnız bırakıyor. Deneysellik, soyut tiyatro ya da benim anlayamadığım denenmiş başka tarzlar, izleyiciyi zorlar, zorlasın da ama böyle yaptık oldu şeklinde değil. İpuçları bırakarak,  izleyicinin bir şeyleri yakalamasını, araştırmasını sağlayarak yapsın. Bu oyun mesajlarını kör göze parmak söyleyen bir metne sahip ama gereksiz ve kafa karıştırıcı bir gizem yaratıyor, bu gizemi çözmenin de oyuna pek bir katkısı yok, çünkü mesajı zaten metin tak tak söylüyor. Yine de sahnedeki anlatım estetik ve sanatsal. Bence metin taşıyamıyor bunu o ayrı.

En sonda bir karakter nasıl bir dünya istediğini anlatıyor. 'Hah' dedim, burası güzel. 1 dakika sonra oyun bitti :(

Oyuncuları başarılı buldum, rolleri kolay değil ama altından kalkıyorlar. Cem Üzümoğlu Afife Jale Tiyatro ödüllerinde yılın en başarılı genç kuşak sanatçısı seçilmiş. Müzik yok denecek kadar azdı, müzikten çok ses vardı, bunlar da amacına uygun olarak rahatsız edici seslerdi.

Sevdiğim bir tarzdaydı, daha iyi örneklerini izlediğim için karşılaştırma yapıyorum ve pek az oyunda verilen mesajları vermesine rağmen beğenemedim, mutsuz ayrıldım salondan.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İYİYİM (ANKARA DEVLET TİYATROSU )

ÜÇ KIZ KARDEŞ (HAYAL PERDESİ)

YEDİ KOCALI HÜRMÜZ (ANKARA DEVLET TİYATROSU)